Merhaba!

Kitaplık bölümü için yazdığım yazılarda biraz yavaşladım çünkü doğum günümde çok sevdiğim bir ablam tarafından hediye alınan -daha doğrusu istenen- Yuval Noah Harari’nin kitap setine başladım. Şu an ikinci kitaba devam ederken ilk kitap olan Sapiens’i ele alacağım.

Harari’yi 2017 yılında severek takip ettiğim M.Serdar Kuzuloğlu’nun yaptığı röportaj ve maalesef kapanan Dünya Halleri paylaşımı ile tanıma şansı buldum.

Ardından dinlediğim bir Podcastte 2015 yılında Mark Zuckerberg’in okuma listesinde olduğunu duydum.

Öncelikle kitabın yazarı olan Yuval Noah Harari kimdir?

1976 yılında İsrail’de doğdu.

Üniversite mezuniyeti sonrasında 2002 yılında Oxford’da doktora yaptı.

Harari Dünya Tarihi, Ortaçağ Tarihi ve Askeri Tarih konularında uzmanlaşmıştır.

Ülkemizde gündeme gelmesini sağlayan araştırma kitabı, Sapiens’tir.

Sapiens’in ana fikri: hayvanlardan tanrılara dönüşümüzün kısa tarihi. Hayatı tasarlama ve şekillendirme açısından tanrılaşmaya başlıyoruz.

Öncelikle kitap içeriğine başlamadan şu notu koymak isterim. Normalde bu tarz saf bilgi içeren içerikleri okuyacağınız zaman her zaman gördüğünüz terimleri farklı yerlerden araştırma gereği duyar, bazı yerlerde uzak kalabilir hatta anlamayabilirsiniz. Bu kitabın iyi yanı, anlatmak istediği olguyu tanımlayarak anlatımına devam ediyor. Anlamsızca ilerlemeniz önleniyor.

Normalde bir çok felsefi ve tarihi bilgiyi merak edip ancak bir şeyler okuduğumda netleştirmeden birazda sıkılarak çıktığımı hatırlıyorum. Ancak bu kitabı bir sürüklenmede bitirdim. Kitapta hangi sorulara yanıt arıyoruz bakalım.

Homo sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü?

Para neden herkesin güvendiği tek şey?

Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?

Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar?

Geleceğin dini bilim mi?

İnsanların miadı çoktan doldu mu?

100 bin yıl önce Yeryüzü’nde en az altı farklı insan türü vardı. Günümüzde sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak?
Sapiens, tarihin ve modern dünyanın en büyük sorularını gayet yalın bir dille ele alıyor.

Normalde Kitaplık bölümünde kitapların yorumlarını yapıp içerisinden bana kattığını düşündüğüm şeylere yer verip çok uzun tutmadan yazıyı bitiriyor olurdum. Ancak bu kitap içeriğinde daha sonradan bakıp hatırlamak istediğim alıntılamak istediğim yerler olduğu için yazı içeriğinde kitaptan 45 görselle ve tüm konu başlıklarıyla ilgili altını çizdiğim, ilgimi çeken noktaları yazıda paylaşıyor olacağım.

Biraz uzun bir yazı olacaktır. Bu yazıyı yazarken dinlediğim müziği aşağıya bırakıyor olacağım, biraz olduğunuz ortamdan uzaklaşıp derinlemesine okuyabilmeniz için güzel bir müzik yararlı olacaktır.

Harari, kitabı 4 kısım ve 20 başlık konu olarak ele alıyor. Bu kısımda neler var kısaca göz atalım.

Birinci Kısım: Bilişsel Devrim

1-) Önemsiz Bir Hayvan

Yaklaşık 14 milyar yıl önce, Big Bang olarak adlandırdığımız bir şeyle madde, enerji, zaman ve uzay ortaya çıktı. Evrenimizin bu temel özelliklerinin hikayesine fizik diyoruz.

Bunların ortaya çıkışından yaklaşık 300 bin yıl sonra madde ve enerji, atom adını verdiğimiz daha karmaşık yapılar ortaya çıkardılar, bunlarda zamanla birleşerek molekülleri oluşturdu. Atomların, moleküllerin ve aralarında etkileşimin hikayesine kimya diyoruz.

Yaklaşık 4 milyar yıl önce, Dünya adı verilen gezegende, bazı moleküller organizma adı verilen oldukça geniş ve karmaşık yapılar oluşturdu. Organizmaların hikayesine biyoloji diyoruz.

Yaklaşık 70 bin yıl önce Homo Sapiens’e ait organizmalar, kültür adını verdiğimiz daha da karmaşık yapılar oluşturdular. Bunu takip eden insan kültürlerinin gelişimine tarih diyoruz.

Tarih akışını üç önemli devrim şekillendirdi: Yaklaşık 70 bin yıl önce başlayan Bilişsel Devrim, 12 bin yıl önce bunu hızlandıran Tarım Devrimi ve yalnızca 500 yıl önce başlayan, tarihi sona erdirip bambaşka bir şeyi başlatabilecek Bilimsel Devrim.

Bu kitap, bu üç devrimin insanları ve diğer organizmaları nasıl etkilediğinin hikayesini anlatıyor.

Dolaptaki İskeletler: Homo sapiens rahatsız edici bir sır saklıyordu. Pek çok medeni olmayan kuzenlerimizin yanı sıra, bir zamanlar birkaç erkek ve kız kardeşimiz de vardı. Tek insan türü olduğumuzu düşünüyorduk. Çünkü son 10 bin yılda türümüz gerçekten de dünyadaki tek insan türüydü. Yine de aslında insan kelimesi gerçekte “Homo cinsine mensup bir hayvan” anlamına gelir. İnsanlar ilk olarak 2,5 milyon yıl önce Doğu Afrika’da, “Güney Maymunu” anlamına gelen Australopithecus adı verilen bir maymun cinsinden evrimleşti. Pek çok tür kıtalar aştı. Ama sonuç olarak diğer sapiens türlerini yok etti.

Düşünmenin bedeli: Pek çok farklılığa rağmen tüm insan türleri belirleyici pek çok özellik paylaşmaktadır. En başta, insanların diğer hayvanlara kıyasla olağanüstü büyük beyinleri vardır. 60 kilogram ağırlığındaki memelerin ortalama beyin hacmi 200 santimetre küptür. Erkek ve kadının 2,5 milyon yıl önce beyinleri yaklaşık 600 santimetre küptü. Büyük beyin demek yüksek enerji gerekli olması demekti. Bunun yanında iki ayak üstünde yürümenin getirdiği avantajların yanı sıra büyük gelişimsel ve kültürel yan etkileri oldu. Bebekler hayata hazır olmadan doğuyor, yıllarca ailesinin bakımına ihtiyaç duyuyorlardı. Bu durum kadınların toplumdaki konumunu etkiledi.

Bir Aşçı Irkı: Ateşin kontrolünün keşfedilmesi ile bir sıçrama yaşandı. Bazı insan türleri 800 bin yıl önceden beri ateşi zaman zaman kullanıyordu; yine aşağı yukarı 300 bin yıl önce Homo erectus, Neandertaller ve Homo sapiens’in ataları da ateşi günlük olarak kullanıyordu. Yemekleri pişirme sayesinde sindirimi kolay şeyler tükettiler. Böylece daha kısa bağırsaklarla sindirim yapabilir olduk, sindirim için daha az enerji yeterli oldu. Beynin büyümesine imkan sağladığına yönelik görüşler var.

Kardeşlerimiz koruyucuları: Sapiens gittiği her yerde diğer türleri baskıladı, nüfuslarını tüketti. Bunu kendilerine özgü dili ile başardı. Ancak 150 bin yıl önce, insanlar ateşin faydalarına rağmen hala güçsüz ve önemsiz yaratıklardı. Aslanları korkutabiliyor, soğuk geceleri ateş yakarak geçirebiliyorlardı. Tüm mevcut türleri düşündüğümüzde, yaşayan bir milyon civarında sayılarla, ekolojik radardaki küçük bir noktadan fazlası değillerdi.

2-) Bilgi Ağacı

150 bin yıl önce Doğu Afrika’ya yerleşen Homo sapiens’in sonradan dünyanın geri kalanına yayılıp, yaklaşık 70 bin yıl önce de diğer insan türlerini ortadan kaldırmaya başladığını gördük.

Dilin sosyal yaşamda yer bulmasıyla, dedikodu sayesinde kimin iyi kimin kötü olduğunu daha iyi anlaşılabildi.

Var olmayan şeyler hakkında konuştukça, bilişsel devrimle birlikte mitler, efsaneler geliştirmeye başlandı. Bu mitler kalabalık sapiens gruplarını bir arada tutup kolektif bir şekilde belli bir amaca hizmet edebilir hale gelmesine katkı sağladı.

Peugeot Efsanesi: Şempanze kuzenlerimiz genellikle bir kaç düzineden oluşan küçük gruplar halinde yaşarlar. Yakın arkadaşlıklar kurar, birlikte avlanır, babunlara, çitalara ve düşman şempanzelere karşı omuz omuza mücadele ederler. Sosyal yapıları hiyerarşik olma eğilimindedir. Baskın üye( hemen her zaman bir erkektir) “alfa erkek” olarak adlandırılır. Diğer erkek ve dişi bireyler, alfa erkeğe itaatlerini önünde eğilerek ve sesler çıkararak gösterirler; tıpkı kralın önünde eğilen insanlar gibi. Alfa erkek grubun içindeki sosyal uyumu korumaya çalışır; iki birey kavga ettiğinde araya girerek şiddeti durdurur, zaman zaman daha doğrudan müdahale ederek çok sevilen gıdalara el koyar ve daha alt sırada bulunan erkeklerin dişilerle çiftleşmesini engeller. İki erkek alfa pozisyonu için mücadele ettiğinde, bunu genellikle grubun erkek ve dişi üyelerinden oluşan geniş bir destekçiler ağı oluşturarak yaparlar. Grubun üyeleri arasındaki bağlar sarılma, dokunma, öpüşme, tırmalama ve karşılıklı iyilikler gibi yakın günlük ilişkilerle oluşur.

Genomun Çevresinde Dolaşmak: Kelimelerden hayali gerçekler yaratabilme becerisi, çok sayıda yabancının etkili bir işbirliği yapabilmesini sağlarken, bunun ötesine de geçti. 1789’da Fransız nüfusu, nerdeyse bir gecede kralların tanrısal gücü mitine inanmayı bırakıp halkın egemenliği mitine inanmaya başladı. Homo sapiens, işbirliği yapmak konusunda diğer tüm insan ve hayvan türlerine ciddi fark atmıştır. Sapiens’in dışında hiçbir türün ticaret yapmıyor olması Sapiens’e büyük bir üstünlük sağladı.

Tarih ve Biyoloji: Sapiens’in icat ettiği hayali gerçekliklerin muazzam çeşitliliği ve bunun sonucu olarak gelişen davranış örüntülerinin çokluğu, “kültür” dediğimiz şeyin başlıca bileşenleridir. Kültürler ortaya çıktığından beri değişim ve gelişimleri hiç durmamıştır ve ” tarih” dediğimiz de bu durdurulamayan değişimlerdir.

3-) Adem ve Havva’nın Bir Günü

Doğayı, tarihi ve psikolojiyi anlamak için avcı toplayıcı atalarımızın zihinlerine girebilmemiz gerekiyor. Türümüz, tarihinin neredeyse tamamı boyunca avcı toplayıcı Sapiens olarak yaşamıştır.

Tıkınma geni avcı toplayıcı dönemden kalan, kısıtlı gıda erişimi olduğu zamanlardan ne bulursa yiyen insanların DNA özellikleriyle bizi günümüzde bolluk ortamında hala tıkınmaya teşvik ediyor.

İlk Müreffeh Toplum:

Sapiens 61.s

Avcı toplayıcılık devrinden beri insan beyninin küçüldüğüne dair kanıtlar var. O dönemde hayatta kalabilmek, herkesin muhteşem zihinsel becerilere sahip olmasını gerektiriyordu. Tarım ve sanayi ortaya çıkınca insanlar hayatta kalabilmek için giderek diğer insanların becerilerine daha fazla güvendiler ve “embesiller için yeni fırsatlar” ortaya çıktı. Üretim bandında çalışan bir işçi olarak, sıra dışı olmayan genlerinizle hayatta kalabilir ve bunları bir sonraki nesle aktarabilirsiniz.

Avcı toplayıcılar sadece etraflarındaki hayvanları, bitkileri ve nesneleri değil, aynı zamanda vücutlarını ve hislerini, yani kendi iç dünyalarını da ustaca öğrenmişlerdi. Örneğin çimlerdeki en ufak hareketi bile, bir yılan geçme ihtimaline karşı dikkatle izler; meyveler, arı kovanları ve kuş yuvaları bulmak için ağaçları dikkatle incelerlerdi.

Sapiens Kitabı 64.s

Konuşan Hayaletler:

65.s

Savaş mı Barış mı? :

70.s

Sessizlik Perdesi:

Eski avcı toplayıcı yaşantısını yeniden kurmak zorken, belli başlı tekil olayları canlandırmaksa tamamen imkansızdır. Sapiens grupları arasındaki siyasi ittifaklar, bu ittifakı kutsayan ölü ruhlar veya bu ruhların kutsamalarını garantilemek için büyücü doktorlara verilmiş fildişi boncuklarla ilgili hiçbir şey anlatmaz. Bu sessizlik perdesi, ardında on binlerce yıllık tarihi gizler. Bu uzun yıllar boyunca elbette savaşlar ve devrimlere, mutlulukla dolu dini hareketlere, derin felsefe teorilerine, emsalsiz sanat eserlerine tanık olmuştur.

4-) Sel

Bilişsel Devrim’den önce tüm insan türleri Afrika-Asya bölgesinde yaşıyordu. İnsanlar yaptıkları derme çatma sallarla kısa mesafeleri geçerek birkaç adaya yerleşmişlerdi. Örneği Flores 850 bin yıl önce yerleşim yeri haline getirilmişti. Bilişsel Devrim’den hemen sonra, Sapiens Afrika-Asya bölgesinden çıkarak dış dünyaya yerleşmek için gerekli teknoloji, örgütsel beceri ve hatta belki de vizyonu elde etti. Arkeologlar henüz 45 bin yıl öncesinden kalma kayık ya da kürek bulamadı.(Yükselen deniz seviyesi, eski Endonezya kıyılarını yaklaşık 100 metre kadar okyanusun altında bıraktığından bunları bulmak oldukça zordur.)

Suçu Sabit: Bazı araştırmalar türümüzü aklamaya çalışır ve suçu iklime atarlar. Yine de Homo sapiens’in tamamen suçsuz olduğuna inanmak zor. İklim bahanesini zayıflatan ve atalarımızı Avustralya’nın büyük faunasını bitirmekle suçlayan üç tür kanıt mevcuttur.

Her ne kadar iklim değiştiyse de 45 bin yıl öncesine göre bu o kadar büyük bir değişiklik değildi. Dolayısıyla yeni iklim koşullarının bu derece büyük bir yok oluşa yol açması mümkün değildir. Günümüzde hemen her şeyi iklim değişiklikleriyle açıklamak çok yaygın bir tutumdur.

Tembel Hayvanın Sonu: Avustralya’nın büyük faunasının yok oluşu, büyük ihtimalle Homo sapiens’in gezegenimizde bıraktığı ilk izdi. Sonrasında Amerika’da bundan daha büyük bir çevre felaketi izleyecekti bunu.

Nuh’un Gemisi: Avustralya ve Amerika’daki kitlesel yok oluşları bir araya getirip, bunlara Homo sapiens’in Afrika-Asa bölgesine yayıldığı dönemdeki daha küçük ölçekli yok oluşları da eklersek (örneğin diğer tüm insan türlerinin ortadan kalkması) ve yerleşimcilerin ele geçirdiği Küba gibi uzak adalardaki yok oluşları da düşünürsek, Sapiens yerleşimin hayvan krallığının başına gelmiş en büyük ve en hızlı felaketlerden biri olduğu kaçınılmazdır. Dünyanın tüm büyük yaratıkları arasında insan selinde tek hayatta kalabilenler, yine, Nuh’un Gemisi’nde köle olarak bulunan çiftlik hayvanları ve insan olacak.

İkinci Kısım : Tarım Devrimi

5-) Tarihin En Büyük Aldatmacası

Lüks Tuzağı: Tarımın yükselişi yüz yıllara ve bin yıllara yayılmış ağır işleyen aşamalı bir gelişmeydi. Mantar ve yemiş toplayan, tavşan ve geyik avlayan bir Homo sapiens grubu, birden kalıcı bir yerleşime geçerek tarla sürmek, buğday ekmek ve nehirden su taşımak gibi işlere geçmedi. Bu değişim çeşitli aşamalarla oldu ve her aşama günlük hayatta küçük bir değişim anlamına geliyordu.

Daha kolay bir yaşam arayışı pek çok zorluk çıkarmıştı ve bu sonuncusu değildi. Bugün aynı durum bizim için de geçerli. Kim bilir kaç üniversite mezunu genç çok çalışıp iyi paralar kazanacaklarını düşünerek büyük firmalara giriyor ve ancak otuz beş yaşından sonra bu işlerden ayrılarak gerçek istediklerini yapmaya çalışıyor? Öte yandan, bu yaşa gelinceye dek kredi ödemeleri, okul yaşına gelen çocukları, ödemeleri gelen arabaları ve yurtdışında tatiller ve kaliteli şaraplar olmadan yaşamın çok da anlamlı olmadığına dair geliştirdikleri anlayışları oluyor. Ne yapabilirler? Geriye dönüp kök bitkilerini mi eşelesinler? Elbette öyle yapmayıp daha da büyük bir çabayla köle gibi çalışıyorlar.

İlahi Müdahale:

Devrimin Kurbanları:

6-) Piramitleri İnşa Etmek

Tarım Devrimi tarihteki en tartışmalı olaylardan biridir.

Geleceğin Yaklaşması: Tarım alanları küçülmüşken, tarıma harcanan zaman artmıştı. Avcı toplayıcılar bir sonraki haftayı veya ayı pek düşünmezlerdi. Çiftçilerse hayallerinde gelecek yılları hatta on yılları hesaplıyordu.

Hayali Bir Düzen: Üretilen gıda fazlasının yeni ulaşım teknolojileriyle birleşmesi, giderek daha fazla insanın köylere, sonra kasabalara ve nihayet şehirlere doluşmasına imkan sağladı. Bunların hepsi yeni krallıklar ve ticari ağlarla bir birine bağlıydı.

Gerçek İnananlar: Hammurabi Kanunları’nın bir mit olduğunu kabul etmek kolaydır, ama insan haklarının da aynı şekilde bir mit olduğunu duymayı istemeyiz. Eğer insanlar insan haklarının sadece hayallerinde yaşadığını fark ederse toplumumuzun çökme ihtimali ortaya çıkmaz mı? Voltaire Tanrı hakkında, “Tanrı yoktur ama bunu sakın hizmetkarıma söylemeyin, yoksa geceleyin beni öldürür.” demiştir.

Hapishane Duvarları:
a-) Hayali düzen fiziksel dünyaya gömülü durumdadır.
b-) Hayali düzen isteklerinizi şekillendirir.
c-) Hayali düzen kişiler arasındadır.

7-) Fazla Dolu Hafıza

Evrim insanlara futbol oynama yeteneği kazandırmadı. Topa vurmak için bacaklar, rakibi dirseklemek için kollar ve sövmek için bir ağız yarattı, ama bunlar aslında futbol oynamamızı değil, sadece kendi kendimize penaltı çalışabilmemizi sağlardı. Bir öğleden sonra okul bahçesinde tanımadığımız insanlarla futbol oynayabilmek için hem onlarla daha önce hiç tanışmadığımız halde bir takım gibi davranabilmemiz, hem de karşı takımdaki 11 kişinin de aynı kurallarla oynadığından emin olmamız gerekir. Yabancılarla belli ritüeller için bir araya gelen diğer hayvanlar, bunu içgüdülerine dayanarak yaparlar.

İmza,Kushim:

Bürokrasinin Harikaları: Eninde sonunda Mezopotamyalılar sıkıcı matematiksel verilerden daha fazlasını yazmaya ihtiyaç duydular. MÖ 3000’le 2500 yılları arasında Sümer yazı sistemine giderek daha fazla işaret eklendi ve zamanla yazı bizim bugün çivi yazısı adını verdiğimiz şeye dönüştü.

Rakamların Dili:

8- ) Tarihte Adalet Yoktur

Tarım Devrimi’ni izleyen 1000 yıldaki insanlık tarihini anlamak, tek bir soruyu cevaplamakla mümkün olabilir: Eğer uygun içgüdüleri yoksa, insanlar kitleler halinde işbirliği ağlarını nasıl oluşturuyorlardı? Cevap kısaca şudur: İnsanlar hayali düzenler yaratıp, yazıyı icat ettiler ve bu ikisi, biyolojik mirasımızın boş bıraktığı yerleri doldurdu.

Kısırdöngü: Tüm toplumlar hayali hiyerarşiler üzerine kuruludur ama bu hiyerarşiler farklılık gösterir. Çoğu durumda hiyerarşi, kazara bir araya gelen bir dizi tarihi durumun sonucu olarak ortaya çıkmış ve durumdan avantaj sağlayan grupların oluşmasıyla da nesiller boyunca gelişerek daha kalıcı hale gelmiştir.

Amerika’da Temiz Olmak:

Erkek ve Kadın: Tarihte farklı toplumlar farklı hayali hiyerarşiler benimsediler. Günümüzde Amerikalılar için çok önemli olan ırk, sözgelimi ortaçağda ki Müslümanlar için görece önemsizdi. Kast, ortaçağda Hindistan’da bir ölüm kalım meselesiyken, modern Avrupa’da söz konusu bile değildir.

Çoğu toplumda kadınlar erkeğin malıydı, genellikle de babalarının, kocalarının ve erkek kardeşlerinin. Çoğu yasal sistemde, tecavüz mülkiyet hakkının ihlali olarak değerlendirilirdi. Başka bir deyişle, kurban tecavüze uğrayan kadın değil, ona sahip olan erkekti. Durum bu olunca yasal çözüm de mülkiyetin el değiştirmesi oluyordu. Tecavüzcü, kadının babasına veya erkek kardeşine parasını ödeyerek kadının mülkiyetini kendi üzerine alıyordu. Eski Ahit şöyle buyurur; “Bir adam nişanlı olmayan bir bakireyle karşılaşır, onu ele geçirip onunla yatarsa ve bu kişiler bulunursa, kadınla yatan adam kadının babasına 50 şeker değerinde gümüş vermelidir, böylelikle kadın onun karısı olur.”(Deuteronomu, 22:28-29). Eski İbraniler bunu mantıklı bir düzen olarak görüyordu.

Hiçbir erkeğe ait olmayan bir kadına tecavüz etmekse kesinlikle suç olarak görülmüyordu, tıpkı kalabalık bir sokakta yere düşen parayı almanın hırsızlık olarak görülmediği gibi. Eğer bir adam kendi karısına tecavüz ederse, bu zaten suç değildi. Bu yaklaşımlar antik Ortadoğu’yla sınırlı değildir; 2006 itibariyle dünyada hala 53 ülkede kocalar karılarına tecavüz etmekle suçlanamıyordu. Almanya’da tecavüz yasaları henüz 1997’de yeniden düzenlenerek evlilik içi tecavüz için yasal bir kategori oluşturuldu.

Cinsiyet ve Toplumsal Cinsiyet:

Erkeklerin Nesi Bu Kadar İyi?: En azından Tarım Devrimi’nden beri, çoğu insan topluluğu erkeklere kadınlardan daha fazla değer veren ataerkil toplumlardır.
Tarih boyunca bazı kadınlar alfa noktalara gelebildiler: Mısır’da Kleopatra, Çinde İmparatoriçe Wu Zetian (MS 700), İngiltere’de I.Elizabeth ve Osmanlı İmparatorluğu’nda Kösem Sultan ( 1590-1651). Kösem Sultan 1623’ten 1632’ye kadar oğlu IV. Murat’ın ve sonrasında da 1648-1651 arasında torunu IV.Mehmet’in çocukluğunda padişahın naipliğini yaptı. Naip olarak, İmparatorluğun pratikteki yöneticisiydi ve Divan’a bir perdenin arkasında oturarak katılırdı. Yine de böyle istisnalar, aslında sadece genel eğilimin ne olduğunu kanıtlıyor. Aslında insanlık tarihi de fiziksel güçle sosyal güç arasında genellikle ters yönlü bir ilişki olduğunu gösterir. Çoğu toplumda aşağı sınıflar ağır işler yaparlar. Eğer tek kıstas fiziksel beceriler olsaydı, Sapiens kendisini piramidin ortalarında bulurdu, ama zihinsel ve sosyal becerileride onu en tepeye taşıdı. Dolayısıyla türün kendi içindeki güç zincirinin de kaba kuvvetten ziyade zihinsel ve sosyal becerilerle belirlenmesi çok doğal. Tüm bu sebeplerden, tarihteki en etkili ve en istikrarlı toplumsal hiyerarşinin erkeklerin kadınları fiziksel olarak baskı altında tutabilme becerisine dayandığını iddia etmek o kadar da kolay değildir.

Toplumun Pislikleri: Bir diğer teori, erkek egemenliğini güçle değil, saldırganlıkla açıklar.

Ataerkil Genler: Üçüncü bir biyolojik açıklama, kaba kuvvete ve şiddete daha az yer verirken, milyonlarca yıllık evrim sonucunda kadınların ve erkeklerin farklı hayatta kalma ve üreme stratejileri geliştirdiklerini öne sürer. Bu açıklamaya göre, erkekler doğurgan kadınları hamile bırakabilmek için birbirleriyle yarıştıklarından, üreme şansına sahip olabilmeleri için her şeyden önce rakiplerini altedebilmelerine bağlıydı. Zaman geçtikçe de gelecek nesillere en hırslı, saldırgan ve rekabetçi erkeklerin genleri aktarılmış oldu.

3. Kısım İnsanlığın Birleşmesi

9-) Tarihin Oku

Casus Uydu:

Küresel Vizyon: Pratik bir bakış açısıyla, küresel birleşmedeki en önemli aşama geçtiğimiz bir kaç yüz yılda imparatorluklar büyüyüp ticaret hacmi artınca meydana geldi.

10-) Paranın Kokusu

1519’da Hernan Cortes ve yanındaki fatihler o zamana kadar yalıtılmış bir dünya olan Meksika’yı işgal etti. Kendilerini Aztekler olarak adlandıran bu toplum, kısa süre içinde yabancıların belirli bir tür sarı metale olağanüstü bir ilgi gösterdiğini fark etti.

Bunun Fiyatı Nedir?: Avcı toplayıcıların parası yoktu. Tüm grup beraber avlanır, toplayıcılık yapar ve etten ilaca, ayakkabıdan büyücülüğe gerek duyduğu her şeyi sıfırdan kendileri yapardı.

Deniz Kabuğu ve Sigara: Para pek çok yerde ve farklı zamanlarda icat edildi. Paranın icadı teknolojik bir dönüm noktası değildi, zihinsel bir devrimdi. Deniz kabukları dört bin yıl boyunca tüm Afrika, Güney Asya, Doğu Asya ve Okyanus’ta para olarak kullanıldı.
Modern hapishanelerde ve esir kamplarında, sigara çoğu zaman para yerine geçer.

Para Nasıl Çalışır?: Deniz kabukları ve dolarların sadece hayal gücümüzde belli bir değeri vardır.

Altının Müjdesi: Roma parasına güven çok yüksekti.

Paranın Ederi: Para iki evrensel ilke üzerine kuruludur:
a-) Evrensel dönüşebilme
b-) Evrensel güven

11-) Emperyal Vizyonlar

İmparatorluk Nedir?: İmparatorluk iki önemli özelliği barındıran bir siyasi sistemdir. Birincisi bu sıfata hak kazanmak için çok sayıda birbirinden ayrı ve farklı kültürel kimliklere ve farklı topraklara sahip insan grubunu yönetmeniz gerekir. İkincisi, imparatorluklar esnek sınırlara ve potansiyel olarak sınırsız iştaha sahiptir.

İmparatorluklar Kötü Müdür?: Günümüzde “emperyalist”,”faşist”in ardından siyasi hareketler sözlüğümüzde ikinci sırada geliyor. İmparatorluklar eleştirileri iki grupta toplanır:
Birincisi, imparatorluklar iyi işlemez. Uzun vadede boyunduruk altına alınmış çok sayıda milleti etkili bir şekilde yönetmek mümkün değildir.
Bu mümkün olabilse bile sonuçta imparatorluklar kötü birer yıkım ve sömürür makinelerdir. Her toplumun kendi kaderini tayin hakkı vardır ve hiç bir zaman bir diğer toplumun yönetimi altına girmemelidir.

Bu Sizin İyiliğiniz İçin: Hakkında kesin bilgi sahibi olduğumuz ilk imparatorluk Büyük Sargon’un Akkad İmparatorluğu’dur. ( MÖ 2250 )

Onlar Biz Olduğunda: İmparatorluklar pek çok küçük kültürü daha az sayıdaki büyük kültüre dönüştürmekte belirleyici rol oynadı. Fikirler, insanlar, metalar ve teknoloji büyük bir imparatorluğun sınırları içinde politik açıdan bölünmüş bir bölgede olabileceğinden daha hızlı yayılıyordu. Standartlaşma imparatorluklar için bir nimetti.

Tarihteki İyi ve Kötü Çocuklar:

Yeni Küresel İmparatorluk: MÖ 200’den beri çoğu insan imparatorluklarda yaşadı. Öyle anlaşılıyor ki gelecekte de öyle olacak.

12-) Dinin Kanunu

Kuzuları Susturmak: Animizm hakim inanç sistemi iken, insan normları ve değerleri hayvanlar bitkiler, periler ve hayaletler gibi çok farklı yaratıkların görünüşü ve çıkarlarını da dikkate almak zorundaydı.

Puta Tapmanın Faydaları: İki bin yıl önce tek tanrıcılığın zoraki dayatmaları, pek çok Batılının çok tanrıcılığa cahil ve çocukça bir puta tapınma olarak görmesine neden oldu. Bu çok haksız bir yaftalamadır, çünkü çok tanrıcılığın kendi mantığını anlamak için pek çok tanrıya olan inancı destekleyen temel fikri kavramak şarttır.

Tanrı Birdir: Çok tanrıcılığa inananlar zaman içinde çok tanrıcı içgörüden uzaklaşarak sadece kendi tanrılarının gerçek tanrı olduğuna ve o tanrının da evrenin üstün gücü olduğuna inanmaya başladılar.

İyiyle Kötünün Savaşı: Düalist dinler birbirine karşıt iki gücün varlığına inanırlar: iyi ve kötü. Tek tanrıcılığın aksine düalizmde kötünün Tanrı tarafından yaratılmadığına ve onun kontrolüne girmemiş bağımsız bir güç olduğuna inanılır.

Doğanın Kanunu:

İnsana Tapınmak:

13-) Başarının Sırrı

Ticaret, imparatorluklar ve evrensel dinler, eninde sonunda dünyanın tüm Sapienslerini bugün içinde yaşadığımız küresel dünyada birleştirdi.

Sonradan Anlama Yanılgısı:

Kör Kleio:

Yukarda belirttiğim iki konuda tüm sayfaların altını çizdiğim için eğer kitabı okuma şansınız olursa oradan almanız daha faydalı olacaktır.

Dördüncü Kısım: Bilimsel Devrim

14-) Cehaletin Keşfi

Ignoramus ( Bilmiyoruz ): İnsanlar en azından Bilişsel Devrim’den bu yana evreni anlamaya çalıştılar. Atalarımız doğa yasalarını anlamak için ciddi zaman ve çaba harcadılar; fakat en önemli kabul etmemiz gereken şey Cehaleti kabullenmek!

Bilimsel Dogma: Modern bilimde dogma yoktur, ama araştırma yöntemleriyle ilgili ortak bir çekirdeği vardır ve bunlar ampirik gözlem yapmaya dayanır.

Bilgi Güçtür: Pek çok kişi modern bilimi anlamakta zorlanır çünkü bilimin matematikse dili zihinlerimiz için karmaşıktır, bulguları da sezgilerimizin aksi yönünde olabilir.

İlerleme İdeali: Bilimsel Devrim’e kadar çoğu kültür ilerlemeye inanmıyordu. Altın Çağ’ın geçmişte kaldığını ve dünyanın da sabit olduğunu, hatta bozulduğunu düşünüyorlardı.

Gılgamış Projesi: İnsanlığın çözülemez görülen tüm sorunları içinde özellikle biri hem en ilginç, hem en önemli, hem de en can sıkıcı olanıdır; ölüm.

Bilimin Zengin Kocası: Teknoloji çağında yaşıyoruz ve çoğumuz bilimle teknolojinin tüm sorunlara çözüm bulabileceğine inanıyoruz. Ancak bilim, çok pahalı bir iştir.

15-) Bilimle İmparatorluğun Evliliği

Güneş Dünya’dan ne kadar uzaktadır? Bu soru şu an ne kadar kolay bir cevap bulunabilecek soru olsa da geçmiş dönemlerde gökbilimcileri meraklandıran bir konuydu.

Neden Avrupa?:

Fetih Zihniyeti?:

Boş Haritalar:

Uzaydan Gelen İşgal:

Az Bulunan Örümcekler ve Unutulmuş Metinler:

16-) Kapitalist İtikat

Büyüyen Bir Pasta: İlerleme fikri, eğer cehaletimizi kabullenirsek ve araştırmalara kaynak ayırırsak bir şeylerin iyileşebileceğine inanmaya dayanır.

Kolomb Yatırımcı Arıyor: 1484’te Kristof Kolomb, batıya doğru seyahat ederek Doğu Asya’ya giden yeni bir ticaret yolu bulacağını umarak filosunu finanse etmesi için Portekiz kralına başvurdu. Bu tür keşifler çok masraflı ve riskliydi. Gemiler inşa etmek, ikmal malzemesi depolamak, denizcilere ve askerlere ödeme yapmak için çok para gerekiyordu ve yatırımın geri dönüşünün olacağıda kesin değildi. Kral teklifi reddeti.

Sermaye Adına:

Serbest Piyasa Kültürü:

Kapitalist Cehennem:

17-) Sanayinin Çarkları

Modern Ekonomi, geleceğe olan güven ve kapitalistlerin karlarını tekrar üretime yatırmak istemesi sayesinde büyür, ama bu yeterli değildir. Ekonomik büyüme enerji ve hammadde ihtiyacını da beraberinde getirir ve bu kaynaklar sınırlıdır; dolayısıyla bu kaynaklar tüketildiğinde tüm sistem çökecektir.

Mutfaktaki Sır: Bu uzun bin yıllar boyunca, insanlar her gün enerji tarihindeki en önemli icatla karşı karşıya geldiler ama bunu farkedemediler. Ne zaman bir ev kadını veya hizmetkar çay yapmak için su kaynatsa veya ocağa bir tencere patates koysa bunu görebiliyorlardı!

Enerji Okyanusu: Sanayi Devrimi, en temelde enerji dönüşümünde yaşanan bir devrimdir ve elimizin altındaki enerjinin sınırsız olduğunu veya başka bir deyişle, bu konudaki tek sınırımızın cehalet olduğunu defalarca kanıtlamıştır.

Üretim Bandında Hayat:

Alışveriş Çağı: Modern kapitalist ekonomi ayakta kalabilmek için, tıpkı yüzmek ya da boğulmak gibi bir ikilem arasında kaldılar ve tıpkı bir köpek balığı gibi sürekli üretimi arttırmak zorundadır. Ama sadece üretmek yeterli değildir, bunları birilerinin alması gerekiyor.

18-) Kalıcı Bir Devrim

Sanayi Devrimi enerjiyi dönüştürmek ve yeni ürünler geliştirmek için yeni yollar yarattı; böylelikle insanlığı, etrafı çeviren ekosisteme bağlı kalmaktan büyük ölçüde kurtardı. İnsanlar ormanları kesti, bataklıkları kurttu, barajlar inşa etti, ovaları suladı, binlerce kilometre demir yolu döşedi ve gökdelenlerle dolu metropoller kurdu.

Modern Çağ:

Ailenin ve Topluluğun Çöküşü:

Hayali Topluluklar: Çekirdek aile gibi topluluklar da yeryüzünden kaybolmadı. Devletler ve piyasa yabancıları aynı amaç uğrunda bir araya getiren topluluklar yaratarak yapıyor.

Perpetum Mobila:

Çağımızda Barış:

İmparatorlukların Emekliliği:

Pax Atomika:

19-) Ve Sonsuza Dek Mutlu Yaşadılar

Son beş yüz yıl baş döndürücü devrimlere sahne oldu. Dünya tek bir ekolojik ve tarihsel küre olarak birleşti, ekonomi daha önce görülmemiş şekilde büyüdü ve insanlık bugün eskiden sadece masallarda anlatılan bir zenginliği yaşıyor.

Mutluluğu Ölçmek: Şimdiye kadar mutluluğu büyük ölçüde sağlık,gıda ve zenginlik gibi fiziksel koşulların bir ürünü gibi düşünerek ele aldık: İnsanlar daha zengin ve daha sağlıklıysa daha mutlu olmalıdırlar.

Kimyasal Mutluluk:

Kendini Bil: Mutluluk zevk almaya dayanıyorsa, mutlu olmak için biyokimyasal sistemimizi yeniden tasarlamamız gerekiyor demektir. Mutluluk hayatın anlamlı olduğu hissine dayanıyorsa, mutlu olmak için bu sefer kendimizi daha etkin bir şekilde kandırmamız gerekiyor demektedir.

20-) Homo Sapiens’in Sonu

Bu kitap tarihin, fizikten kimyaya, kimyadan biyolojiye giden sürekliliğinin bir sonraki aşaması olarak sunulmasıyla başladı. Sapiens tüm yaşayan canlılarla aynı fiziksel güçlere, kimyasal reaksiyonlara ve doğal seçilim sürecine tabidir. Doğal seçilim Homo Sapiens’i diğer organizmalardan daha büyük bir oyun alanıyla donatmış olabilir ama yine de bu alanın sınırları vardır. Buradaki ima, çabaları ve başarıları ne olursa olsun Sapiens’in biyolojik olarak belirlenmiş sınırlarının dışına çıkamayacağıdır.

Fareler ve İnsanlar:

Neandertallerin Dönüşü: Genetikçiler sadece yaşayan türleri değiştirmeyi amaçlamıyor, ortadan kalkmış canlıları da yeniden yaratmak istiyorlar ve bunu da Jurrassic Park’taki gibi sadece dinozorlar için düşünmüyorlar.

Biyonik Yaşam: Siborg Mühendisliği!

Başka Bir Hayat: Yaşamın yasalarını değiştirmenin bir üçüncü yolu da tamamen inorganik varlıklar yaratabilmektir.

Tekillik: Şimdilik bu yeni fırsatların çok küçük bir bölümü gerçekleşti.

Frankestein Kehaneti: 1818’de Mary Shelley, yarattığı yapay varlık kontrolden çıkıp ortalığı mahveden bir biliminsanının hikayesi olan Frankestein’ı yayımladı. Son iki yüz yılda bu hikaye sayısız farklı biçimde tekrar tekrar anlatıldı.

Tagged With:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir