Mezun Olduk Ne Yapacağız?

Mezuniyet, okulu bitirme ya da yetki kazanma. Mezuniyet kelimesi eğer Google’da aranırsa bu yanıtları buluyor peki insanların hayatında hangi anlamlara geliyor? ” Mezun Olduk: Peki Şimdi Ne Yapacağız? ” sorusuyla insanlar nerelere gidiyor? Hadi gelin bu yazımızda mezuniyetini tamamlayan bir kişinin yaşayabileceği ana sorunlara ve çözümlere odaklanalım.

-Mezun olalı birazcık geçti, ben de gelemez miyim?, Tabii gelebilirsin!-

Bu Yazıyı Neye Dayanarak Yazıyorum?

Ben Atatürk Üniversitesi’nde Endüstri Mühendisliği okuyan, Türkiye şartlarında okumuş, mezun olmuş, hayata atılmış, atılamaya çalışan ve çevresini sürekli gözlemleyen birisi olarak bu yazıyı ele alıyorum.

Eğitim Hayatı

Her dönem içerisinde farklı zorlukları içerisinde barındırıyor. Lise öğreniminden çıkıyoruz, üniversite hayatına kendimizi atabilmek için zorlu süreçler ve sınavlardan geçiyoruz. Üniversiteye geçtiğimizde büyük çoğunlukla başka şehire gidiyor, başka dünyalardan gelmiş insanlara belki yurtta, belki evde, belki okulda adapte olmaya çalışıyoruz. Hayata göre büyük sorumluluklar olmasa bile kendi hayatımıza dair büyük sorumluluklar edinerek hayata atılıyoruz.

Ben sürekli bir şeyleri bahane eden ya da sürekli olumsuzunu gören insanlardan değilim. Ancak iyiye iyi, kötüye kötü diyebilmek gerektiğini düşünüyorum. Ülkenin eğitim şartları içerisinde, kurulan bu düzen içerisinde kendimizi yetiştirmeye çalışıyoruz. İyi olan noktaları var mıdır? Tabii. Ancak eksik olan noktaları yok mudur? Pek pek tabii.

Bu sistem içerisinde koştur, koştur farklı alanlardan eğitimler alıyoruz. Bazı eğitimler sadece teoride kalıyor. Bazıları o kadar teorideki gerçek hayatta olup olmadığını anlayamıyoruz.

Aslına bakarsanız üniversitenin kimseye iş buldurma gibi bir iddiası bulunmuyor. Bu sadece bizim algılarımızda bu şekildedir. Üniversiteler, bir bilim dalını ele alarak yapılabilecek birden fazla mesleğe aday olan kişilere, o mesleği yapabilmek için genel olarak kabul gören, yetkinlik ve düşünce becerilerini geliştirmeye çalışırlar.

Yani işin aslı şuraya dayanmaktadır. Bizler birer hikaye duymuşuzdur; Bize balık vermeyin, bize balık tutmayı öğretin. Üniversite kapsamı ise önce size balığın olduğu, hangilerinin yenilebilir olduğunu sonra balık tutulacak farklı yöntemler olduğunu öğretmektedir. Sonrasında balığı neyle tutacağınıza, hangisinde ustalaşıp, neyi edineceğiniz konusuna sizin karar verip, yol katetmeniz beklenmektedir.

Mezuniyet Süreci

Üniversitelerini binbir vize, final, ara sınav, proje, bitirme tezi, staj gibi zorluklarla aşan adayımız artık çoğu okulun böyle olduğunu düşünüyorum: Öğrenci Bilgi Sistemi’ne girer ve mezuniyet başvurusu yapar.

Aslında o güne kadar yapması gereken sorumluluklar, ödevler, projeler, sınavlar gibi dertlerin sona ermesiyle o kepin yukarıya fırlatılmasıyla ve çoğu zaman aslı hazır olmadığı için boş verilen mezuniyet belgesiyle artık mezunsunuz, yani bir konuda aldığınız eğitimi bir merciiye onaylatmış haldesiniz.

Mezuniyet sürecinin her kişi için farklı bir akışı bulunabiliyor. Stajı sona bırakan, okulunu uzatan, okul bitimine doğru iş arayışına başlayan, okulu bitirelim de bakarız diyen, okulu bitmeden iş bulan.

Bu süreç, bu koşuşturmaca o üniversite yıllarında hiç bitmeyecek gibi devam eden süreç son bulur.

Artık Mezunsun, Hadi!

Bahsetmiştim ya herkesin süreci farklıdır. Hayatları farklıdır. Genel hatlarıyla büyük bir çoğunluk mezuniyetini sağlar. Yaşadığı yer eğer farklı bir ilse pılısını pırtısını toparlayıp ailesinin yanına döner. Eğer kişi evde kalıyorsa aynı evde yaşamaya devam edebilir ya da başka bir sürece girdiyse farklı bir yere sürüklenebilir.

Mezuniyet itibariyle diğer sabah böyle farklı biri gibi uyanmaz. Tam tersi onca koşuşturmaca üzerine büyükçe bir köprü geçmişçesine rahatlama isteği duyarlar, durup dinlenme isteği. Diğer bir yandan ise insanlar içindeki belirsizliklerle baş başa en çok kaldığı dönemdir.

Üniversite, bölüm, meslek olarak her alanda farklılık gösterebilir ama ortak genel bir hat var: “Çok fazla şey öğrendim, hangisini biliyorum, hangisi lazım olacak, hangilerini sınavı geçmek için öğrendim, bir yerde karşıma çıkarsa hatırlayabilecek miyim?”

Üniversitede çok fazla bilgi birikim aktarılır. Bunların tamamının akılda tutulması mümkün ve gerekli değildir. Üniversite eğitimini bitirmiş biri olarak geçmişe dönüp baktığımda bir şeylerin ne olduğunu öğrenmekten çok ihtiyacım olduğu anda nasıl ulaşabilecek, öğrenebilecek ve hatırlayabilecek olduğuma bakıyorum.

İçine Çeken Psikolojik Süreç

Bu yazıyı oluşturduğumuz kitle; farklı aile yapıları, maddi durumları ve beklentilere sahiplerdir. Mesela mezun olur olmaz maddi bir kazanç elde etmesi gereken kişiler olabilir. Ailesi destek olup maddi bir beklenti yaratılmayan kişilerde olabilir. Mezun olduktan sonra falan komşunun çocuğu, annelerin uzaktan komşularının bilmem nelerinin girdiği işler, aldığı maaşlar ya da şartlar istemsizce gündeme geliyor olabilir.

Her şeyin başında eğitim gören, eğitim gördüğü alanda eğitimi onaylanan yani mezun olan adaylar kendi psikolojik sürecine girerler. Bu süreç nedir? Öğrendiklerinin, bildiklerinin bir yerlerde ihtiyaç olduğu, bildikleriyle bir şeyleri başarabildikleri, ihtiyaç olan yerin ihtiyacını giderebileceğini görmektir. Yani kişinin kendini tamamlaması, kendini yeterli görme ihtiyacıdır. Bu tüm zorunluluklardan önemlidir.

Bununla beraber bireysel evine çıkmak isteyen, aile evinden taşınmak isteyen, maddi olarak ayakları üzerinde durmak isteyen, hayaller kurmak ya da bu hayalleri gerçekleştirmek isteyen bir yapıda olmamızda çok beklenesi bir durumdur.

Linkedin’den, Kariyer’den ilan baktığımız çok fazla yeterlilik istenen ve bizim bu dolulukta olmayabileceğimiz gerçeğiyle yüzleşebiliriz. Okulda öğrendiğimiz o gecelerce çalıştığımız finallerin burada bir yetkinlik olmadığı ve aslında burada istenen yetkinliklerin okulda kazandırılmadığını da düşünebiliriz.

Bir de gidip şöyle iki üç yere başvurup hiç dönüş almayıp, direk olumsuz dönüş almak gibi bir iki olayda gelirse pastanın üzerine çilek gibi tadından yenmez. Artık psikolojik olarak acaba “ben yeterli değil miyim, acaba öğrendiklerimi öğrenmedim mi, acaba bir şeyleri eksik mi yaptım?” sorularıyla baş başa kalabiliriz.

Üzerine bir de süs dikmemizi isterseniz eğer çevrenizde, aynı okulda okuyan kişilerin Linkedin bildirimleri yağmur gibi ekrana düştüğünde iyiden iyiye “Yahu herkes işe giriyor, acaba sorun bende mi?” soruları gelebilir. Tabi bu süreçler kişinin karakteri ve psikolojik durumuyla birebir ilişkili olduğundan ötürü herkeste farklı yaşanabilir.

Yapamayacak Mıyım, Yetersiz Miyim Hissi

Üstte bahsettiğimiz süreçlere farklı durumlar eklenebilir. Aileniz sizi iş bulmanız için dürtüyor olabilir. Yaşadığınız içinde kaldığınız durumlar sizi buna itebilir. Farklı şeylerle karşı karşıya kalabilirsiniz.

Size iyi bir haberim var. Bu süreçleri yaşayan bir tek siz değilsiniz. Kimse Linkedin’de acaba ben yetersiz miyim neden bana dönüş yapmıyorsunuz gibi bir paylaşımda bulunmayacaktır. Herkes kendini parlatmak ve bunlar yokmuşçasına yansımak isteyecektir. Böyle yansıdığı içinde bu durumda kalan tek kişi siz gibi görünebilirsiniz gözünüze, ancak değilsiniz.

Üniversitenin size ne balık verdiği ne de balık tutmayı öğretmediğinden bahsetmiştik. Üniversite sistemleri sizin düşünce şeklinizi geliştirmeye yarayan bir dönem aralığıdır. Öğrenmeyi öğrenmenizi tetikler ama direk bunu öğretemeyebilirler. Öğrenmeyi öğrenen, edindiği bilgileri değerlendirmeye çalışan ve sektörde, ilgili alanlarda ihtiyaçlara uyumlanan kişi siz olmalısınız.

Öncelikle bir şeyi unutmayın, eksik yapmış, en iyi şekilde ilerleyememiş olabilirsiniz. Ve yine yalnız değilsiniz. Önemli olan nokta; aslında durumunuzu iyi analiz edip, eksilerinizi, artılarınızı görmeyi ve o tabloyla karşılaşmayı geciktirmiyor olmanızdır. Psikolojinin çoklukla konu edindiği, çözümlerin farkındalıkla başladığı gerçeği burada da geçerlidir.

Süreci Yönetmek

Bu tabloyla karşılaşınca, üzülebilir, eksikleriniz için telaşlanabilirsiniz. İkinci önemli nokta burada başlıyor. Yönetmeniz gereken en önemli proje, kendi hayat projenizdir. İnsanlar bu dönemlerde oldukça odaklanmış, bir şey bilmiyor gibi her yöne koşmaya çalışan bir hale bürünüyor. Çünkü en telaşlı konu, en geciktirilmeyecek, kaybedince en çok kaybedilecek konulardan birisi: kişinin kendi hayatı.

Telaşla, az ve öz hazırlanan bir özgeçmiş ile açılan her ilana başvurmaya çalışan ve tam bir yol katedemeyen, aslında ne istediğini kendisinin bile bilmediği bir sürece girmek bu dönemlerde çok kolaydır. Bu gibi durumlarda bırakın fotoğrafı tümden görmeyi, ilgili parçayı bile görmekte zorlanabilirsiniz.

Öncelikle sakinleşip, koşuşturmanın, telaşla hareket etmenin bir işinize yaramayacağını ve aslında işleri daha kötü bir yere götüreceğini anlamalısınız. Koşuşturmamalı, sakince şapkanızı çıkarıp, tablonuzu önünüze koyup neler yapabileceğinizi küçük adımlarla çıkarmalısınız. Neleriniz eksik, neler yapabilirsiniz, neleri hangi süreçte ilerletebilirsiniz. Adımlarınızın küçüklüğü ve belirli bir çizgide ilerliyor olmanız telaşınızı azaltacaktır.

Sizden Önde Gidenleri İncelemek

İlk mezun siz değilsiniz, ilk defa bu sorunlar yaşanmıyor. Daha önceden sizin önünüzden giden insanlar neler yapmış, bunları inceleyebilirsiniz. Mezuniyet tarihleri, işe giriş tarihleri, aldıkları eğitim/sertifika/kurumlar açık bir şekilde paylaşıyorlar. İnsanların yürüdükleri yolları görüp, birden fazla insanın sürecini izleyebilir ve değerlendirebilirsiniz. İlla bu onlarla aynı yolda gitmeniz gerektiği anlamına gelmiyor, ancak çoğunluğun nasıl bir yol izlediğini görebilir kendinize fikirler çıkarabilirsiniz.

Burada en önemli konu, saplantılı şekilde ilerletemediğiniz şeylerden kaçınmaktır.

Özgeçmiş/Mülakat/Sınav

İş arıyorsunuz ve özgeçmiş hazırlamaya başladınız. Bu süreçte anlamlandıramadığım bir şeyler oluyor. Yüzlerce insanın bu sürecine dahil olan, gözlemleyen bir kişi olarak, burada yatan anlamlandırılmayan bir süreç var. Özgeçmişin az, öz ve hemencecik hazırlanıp bitmesi gerektiği düşünülen bir şey olduğudur. Hemen bir akşamda oturup, bir iki kıyasla hemen bilgilerin yazılıp atılması gerektiği düşüncesidir.

Bu dönemlerde yolunuz farklı platformlarda, her alanda çalışan kişilere aynı sunumları ve ortak yargıları söyleyen İK’cılarla yolunuz muhakkak kesişiyor. “Özgeçmiş Nasıl Hazırlanır?”,”Mülakatta Ne Giyilir?” gibi garip oturumlara katılıyor, söylenenleri değişmez kurallar gibi istemsizce aklınızın bir yerine yazıyorsunuz. Örneğin, “Özgeçmiş bir sayfayı geçmemelidir, uzun olursa kimse bakmaz!” gibi efsanelerle karşılaşıyorsunuz.

Bu efsanelere, farklı bir yazıda daha detaylı bir şekilde değineceğim, ancak özgeçmiş kişiye özgü, niş bir şey olmalıdır. Genel bazı kuralları tabi almalısınız ancak, aynı formatta, aynı yazılarla, diğer insanlardan sizi ayırt etmeyecek şeyleri içeren, özensiz şekilde hazırlanmış bir özgeçmiş sizi bir yerlerde öne çıkarmayacaktır. Bu takdirde kariyerinizi siz yönetmiyor, şansa bırakmış olacaksınız.

Özgeçmiş ve mülakatlar, özenle hazırlanmanız ve üzerinde düşünmeniz gereken şeylerdir. Bu sebepten ötürü, genel yargı ve efsaneleri kati, değişmez kurallar gibi kabul etmeyin.

Kariyer Bir Sonraki Adımı Planlayarak Çizilir

Aslında en büyük yanılgılarımız, dönemsel olarak yaşanıyor. Üniversiteye girmeden, tüm süreçlerin üniversitede olduğu sanılıyor. Üniversite biterken ise işe girmek olduğu zannediliyor. Ancak şöyle bir çevrenizde yer alan kişilerin ilk iş deneyiminin ne kadar sürdüğüne bakmanızı tavsiye ederim. İlk iş deneyimleri tam bir veri olmamakla beraber, iş hayatını önceden hayal ettiğimizle, yaşadığımızı kıyasladığımız bir deneyim geçiriyoruz. Nerede olup olmamak istediğimizi buluyoruz, doğru yerdeysek kalıyor, değilsek doğru yeri aramaya başlıyoruz.

Bu sebepten kariyerinizi planlarken aslında ilgili alanda çalışan, ilgili şirkette çalışan kişilere “Şirkette bir gününüz nasıl geçiyor?”, “Sorunlu durumlarda ne yaşanıyor?”, “Geri dönüşler nasıl yapılıyor?”, “Hata yaptığında nasıl bir durum yaşanıyor?”, “Başarıların nasıl mükafatlandırılıyor, nasıl ölçümleniyor?” gibi aklınıza gelen soruları sorup aslında direk bakarak göremeyeceğiniz şeyleri farklı kişilerden dinlemek sizin önünüzü açacaktır.

Kariyerinizi inşa ederken, bir adım sonrasında bu kariyer yolcuğuluğunun size neler kazandırmasını istediğinizi, burada çalışıp edineceğiniz deneyimlerin sizi nereye taşıyacağını hayal etmeli, araştırmalısınız.

Size Verileni Değil, Sizin Neyi İstediğinizi Aramalısınız

İş arama, hayatı kurgulama süreci açılan ilanlar, kimin ne aradığıyla başlamamalıdır. Tabii siz direk çalışacağınız alan, sektör, firmayı bilmiyor olabilirsiniz. Bunu araştırmak için doğru zamandasınız. Sadece açılan ilanlara bakmamalısınız. Açılan ilanlar dönemsel sadece karşınıza çıkan ilanlar olabilir. Aslında ana hatta çalışmak istediğiniz alanları belirledikten sonra bu alanda çalışan firmaları listeleyerek devam edebilirsiniz. Çünkü, ilan açmamış ama hem çalışma kültürü hem de şartlarıyla sizin için uygun bir firmayı görmemiş olabilirsiniz. Firmaları listeledikten sonra, iş ilanlarına sadece ilgili yerlerden değil, kendi sitelerinden bakmalısınız. İletişime geçip, yakın zamanda arayışları olup olmayacağını sormanızdan kimseye bir zarar gelmeyecektir.

Velhasıl kelam, mezuniyetiniz, iş arama süreciniz, bu süreçte geçirdiğiniz süre ve yaşadıklarınız. Siz ve hayat şartlarınız gibi size özeldir. Kendinizi burada kimseyle kıyaslamıyor olup, aslında daha farklı noktalarda kıyas/gözlem yapmalısınız. Sakince yaklaşmalı, telaşa kapılıp herhangi bir yere rastgele kendinizi atmamalısınız. “Kardeşim çok biliyorsun da..” diye içinden geçiriyorsanızda, telaşla atılacağınız maceralarda, zaman kaybedip tekrar aynı noktaya dönebileceğinizi düşünmenizi isterim.

Konu ve süreciniz hakkında, danışmak, soru sormak, destek almak isterseniz: “Tanışalım” bölümünde yer alan iletişim bilgilerimden iletişime geçebilirsiniz.

Tagged With:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir