(Bu bir düşünce/merak yazısıdır. Uzaktan Eğitimin genel çerçeveleriyle nereden gelip, nerelerde avantajlı, nerelerde dezavantajlı olduğu, alınan kararlara karşı yorumlarımı içeren, öğrendiklerimi aktardığım bir yazı türüdür. İçerisinde bu kesin doğrudur diyen veyahut kesin yanlıştır denilmemiştir.)

Hayatımızı ikiye bölen, öncesi ve sonrası diye ayırabileceğimiz ve hiç bir şeyin artık eskisi gibi olmadığı tarih 10 MART.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü : Kalın

Bu karar alındığı an olayın bu kadar büyük olabileceğini ön göremeyip ya 3 haftalığına gitmeye değer mi acaba kalıp sessiz sakin kimse yokken kafa dinlemek daha iyi olmaz mı diye düşünmüştüm. Çünkü bir yere tatile gittiğimde geri dönüşümde ortama ısınmam çok uzun süre alabiliyor.

Geri Dönüş Süreci

Neyse arama, tarama sonucu karar alıp hemen atlayıp ailemin yanına geldim. Sanırım aldığım en iyi kararlardan birisi olabilir. Bundan sonraki süreçte hepimizin deneyimlediği gibi sokağa çıkma yasakları, yasaklar, fiyaskolar ve yaşananlarla beraber uzaktan eğitime devam ettik.

Hocalarımız dahil kimse bu sürecin uzayacağını ön görmediği için uzaktan eğitime tam eğilmeyip geri dönünce neler yapılabileceğine dair çalışmalar yapmaya çalıştı. Olayın uzayacağı anlaşılınca tam entegre olmayan sistemlerle sınavın içerisindeyken birden kapanan, yenilenen ve yazılanların gittiği sınavlar atlattık.

Eğitim ve öğretim hiç olmadığı kadar değişikliğe uğradı. Eğitim ve öğretim birbiriyle sıkı bir ilişki içerisinde faaliyet gösteren iki kavramdır. Genel bir ifadeyle eğitim; “belirlenen hedefler doğrultusunda bireylerin yaşantılarında, davranışlarında değişiklikler oluşturma süreci” şeklinde ifade edilebilmektedir.

Aslında genel bir açıyla baktığımız zaman uzaktan eğitim süreçleri geliştirilmek istense bu seviyeye gelmesi bu zorunlu sürecin kat be kat üzerinde sürelerde bile geliştirilemeyebilirdi. Zorunluluk, sistemleri entegre etmeye zorladı.

Ek olarak yukarda bahsettiğim ve yaşadığımız sıkıntılar başlı başlına hocalarımız ve sistemi kuran aracılar tarafından düşünülmemiş detaylar sebebiyle ortaya çıktı. Yani aslına bakarsanız bir yandan güzel oldu. Aslında işini yapmayan insanlar ortaya çıkmış oldu.

Uzaktan Eğitim Kavramını Biraz İnceleyelim.

Uzaktan eğitimin tarihsel gelişimine bakıldığı vakit bu teknolojinin 1700’lü yıllara kadar uzandığı görülmektedir. Uzaktan eğitim uygulamaları ilk olarak mektuplar aracılığıyla başlamıştır.

1840 yılında İngiltere’de Isaac Pitman tarafından mektupla uzaktan eğitim uygulamalarının başladığı belirtilmektedir. Pitman, mektuplar aracılığıyla öğrencilerine İncil eğitimi vermiştir. Bununla birlikte Pitman, not değerlendirme sistemini de oluşturmuş ve öğrencilerine yaptıkları çalışmalar neticesinde başarı notu vermiştir. İngiltere’de mektupla uzaktan eğitim uygulamalarını Amerika Bileşik Devletleri rol model olarak almış ve 1883 yılında Mektupla Eğitim Üniversitesi kurulmuştur. Önceleri halkın yoğun ilgi gösterdiği bu kurum kısa bir süre sonra faaliyetlerini sona erdirmek zorunda kalmıştır. (Nizam, 2004: 9)

1939 yılında Fransa’da resmi olarak Uzaktan Eğitim Merkezi
kurulmuş ve halka hizmet vermeye başlamıştır.
Aynı şekilde Rusya’da da bu yıllar içerisinde uzaktan eğitime yönelik farklı proje ve uygulamalar geliştirilmiş ve bunlar halka sunulmuştur.

Uzaktan eğitim kavramı önceki süreçlerde “birbirlerinden kilometrelerce uzaklıkta farklı ortamlarda olan öğretmen ve öğrencilerin, birbirleriyle görüntülü ve sesli olarak etkili iletişim kurabilmesi” olarak tanımlanmaktadır. Gerek Türkiye’de, gerekse de dünyada uzaktan eğitim toplumsal gelişim adına önemli bir konuma sahiptir.

Gerek öğrenciler gerekse de halk uzaktan eğitimin önemini en baştan kavramış ve rağbet göstermiştir. 1944-1945 yıllarında 1413, 1963 yılında 73 bin ve 1971 yılında 158 bin kişi uzaktan eğitim alabilmek için merkeze kayıt yaptırmıştır.

Türkiye’de Uzaktan Eğitim

Türkiye’de ise uzaktan eğitime yönelik ilk adımlar 1927 yılında atılmıştır.

Yükseköğretimde uzaktan eğitim modeli ilk olarak Eskişehir Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi’nde başlamıştır. 1982 yılında İktisat ve İş İdaresi Programları ile birlikte Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi resmi olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Maddi durumu el vermeyen, öğrenim görebilme şansı olmayan insanların daha çok faydalandığı uzaktan eğitim geniş bir ifadeyle; elektronik olan ya da olmayan sistemler aracılığıyla özel iletişim yöntemleri gerçekleştirilerek zaman ve mekân sınırlarını ortadan kaldıran birçok öğrenme faaliyetini kullanıcılara sunan planlı, tasarlanmış kapsamlı bir öğrenme faaliyetidir.

Fiziki ve maddi koşulların yetersizliği ülkeleri uzaktan eğitim uygulamalarına önemli ölçüde yatırım yapmaya zorlamaktadır. Uzaktan eğitim aracılığıyla farklı ortamlardaki kişi ve eğitmenler bir araya gelebilmektedir.

Uzaktan eğitim üzerinde çalışma yapan kişilerden bazıları şöyle yorumlamıştır;

Holmberg uzaktan eğitim aracılığıyla öğrencilerin ders aldıkları ortamda daha rahat hareket ettiğini ifade etmiş, sürekli gözetim sorununun ortadan kalkmasıyla başarı düzeylerinin yükselttiklerinin altını çizmiştir. Böylece öğrencilerin iletişim sürecine aktif bir şekilde katıldıklarını ve bu
eğitim neticesinde güdülenmenin meydana geldiğini aktarmıştır.

Wedemeyer uzaktan eğitim sisteminde öğrencinin bağımsız olduğunu savunmuş ve uzaktan eğitimi “bağımsız çalışma” şeklinde tanımlamıştır.
Böylece öğretmen ve öğrencinin zorunlu iş yükünden kurtulacağını belirtmiş, bireysel farklılıkların uzaktan eğitim uygulamaları ile yok olacağını iddia etmiştir.

Uzaktan eğitim için uzaklık ve özerklik kavramlarını kapsayan farklı bir kuram geliştiren Moore ise tamamen okul ortamı dışında bir eğitim anlayışını benimsemiştir. Ona göre okul, öğrenme işleminin gerçekleştiği
yerleşim birimidir. Moore ise kuramını oluştururken etkileşim olgusu üzerine vurgu yapmış, eğitmen ile kurulan etkileşim neticesinde öğrencinin başarısının arttığını belirtmiştir.

Uzaktan eğitimi geleneksel eğitimden ayıran özelliklere bir göz atalım.

  • Uzaktan eğitim sürekli ve kesintisiz eğitim imkânı sağlamaktadır.
  • Uzaktan eğitim kişiye özel ders imkânı sağlamakta ve zaman kullanımını kişiye bırakmaktadır.
  • Uzaktan eğitimde zaman ve mekân sınırlamasının olmadan her ortamda ve zaman diliminde eğitimin alınabilmesi sağlanmaktadır.
  • Uzaktan eğitimde psikolojik faktörler devreden çıkmakta ve öğrenci eğitmenin baskısı altında kalmaksızın kendi özgür iradesi ile öğrenme faaliyetini gerçekleştirmektedir.
  • Uzaktan eğitim gerek eşzamanlı (senkron), gerekse de eş zamanlı (asenkron) olmayan bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir.

Avantajları:

  • Çalışan insanlar bulundukları noktadan internete erişim sağlayarak uzaktan eğitim alabilmektedirler.
  • Eğitim faaliyetleri sadece ulusal değil, uluslararası bir boyut gözetilerek gerçekleştirilebilmektedir.
  • Daha doğru ve objektif bir şekilde öğrencilerin durumları değerlendirilebilmektedir.
  • Geniş bir kitleye mekân sorunu olmaksızın sağlıklı bir şekilde eğitim sunulabilmektedir.
  • Uzaktan eğitim, eğitmenler arası rekabet seviyesini üst seviyeye taşımakta, böylece daha nitelikli öğretim elemanları yetişebilmektedir.
  • Uzaktan eğitim görsel-işitsel bir şekilde ders anlatımını zenginleştirdiği için öğrenciler daha hızlı bir şekilde motive olmaktadırlar.
  • Uzaktan eğitim kurum ve kuruluşların yapmış olduğu ekonomik harcamaları azaltmakta ve maliyetleri düşürmektedir.

Dezavantajları:

  • Maddi durumu el vermeyen öğrenciler bilgisayar sahibi olamadığı için ekonomik nedenlerden dolayı internet tabanlı uzaktan eğitimden faydalanmayabilmektedir.
  • Uzaktan eğitimin alınması gereken ortamın ders almaya uygun olmamasıdır.
  • Özellikle internet ortamında yaşanan teknik sorunlar nedeniyle öğrenci ve eğitmenler arasında bağlantı problemi yaşanabilmektedir.
  • Gerek öğrenciler, gerekse de eğitmenler bilgisayar ve internet konusunda bilgi sahibi değillerse eğitim sorunu yaşanabilmektedir.
  • Gerek öğrenciler, gerekse de eğitmenler yazılı olarak iletişim kurma yönünde yeterliliğe sahip olmaması sebebiyle kendini ifade edememe ve karşı tarafı anlama yönünde yaşanan zorluklar sebebiyle iletişim karmaşası.
Okuduğum okul Atatürk Üniversitesi’nin bu dönem için aldığı kararlara şöyle göz atabilirsiniz.

Tüm üniversiteler alacağı kararlar üzerinde bilgilendirme yaparken ve açıklamaları erkenden yaparken okuduğum okul ne yazık ki Eylül ayı ortası itibariyle bu kararı bildirmiştir. Bu karar alınacağı zaman Türkiye geneli ve Erzurum Atatürk Üniversitesi öğrencilerinin okulun açılmasını istediğini aktaran ve Hibrit Sistem ile okul açılsın, okulumuzu özledik gibi geri dönüşleri beni hayretler içerisinde bıraktı.

Genel olarak tüm yorumlara göz attığımda en çok bir düşünceyle karşılaştım. “Tatilcilere her şeye tamam, eğitime mi yasak koyuyorsunuz?”

Biliyorsunuz aslında kimseye dışarı çıkma, evde kalma diyemez olduk. Çünkü bu süreç çok uzadı ve insanların hem kendi sağlığını, hem toplum sağlığını tehlikeye atmayacak şekilde tedbirlerini alarak psikolojisini ve yaşadıklarını kaldırabileceği şekilde normalleşme sürecine adım attık ülke olarak.

Gel gelelim hem artık kaldıramadığımızdan hem cahilliğimizden bu tedbirlerin bir çoğu havada kaldı. Ek olarak çadırını alıp dağlarda, sahillerde insanlardan uzak şekilde tatil yapan insanlara hiç bir itirazım yok. Partilere katılıp kucak kucağa dans edip, bana bir şey olmaz deyip toplum içerisinde dolaşarak başka insanların canına sebep olan insanları sadece anlayamıyorum.

Bir öğrenci olarak bu yasakların kalkması ve gereğinden çok normale dönme izinlerinin verilmesini bir çoğu mantıklı insan gibi doğru bulmuyorum. Ancak ne zaman bunun konusu açılsa para lazım, turizm deyip kapatmak zorunda kaldık.

Yükseköğretim kurumlarında eğitim alan ve bu ülkenin geleceğini oluşturan kitlenin ülke başka yerlerde hata yaptı, gelin eğitimde de yapalım diyor olmasını kabul edemiyorum.

Her gün 2000’e yaklaşık kişinin bu hastalığı kapıp, 50-100 kişinin öldüğü bir yapı içerisinde ne şehir değiştirmek, ne kendimi, ne ailemi, ne çevremi, ne hocalarımı ne de okumakta olduğum ilin insanlarını böyle bir akışla tehlikeye atmak istemiyorum. Bu yıl eğitimini bitirecek ve okul hayatının neredeyse tamamını çalışarak geçirmiş, son sene diye işten ayrılıp kendine zaman ayıracak ve üniversite hayatını bir nebze yaşamak isteyen bir insan olarak söylüyorum; gerekirse 2020-2021 yılı eğitiminin tamamen uzaktan olmasını doğru buluyorum.

Hasta sayıları bu şekilde ilerlerken okulların açılmasını isteyen arkadaşların gerçekten neyi amaçladığını bilmiyorum. Ancak gördüğüm bir kaç dönüş içerisinde geçeceğim notlardan daha düşüğüyle geçtim, okuduğum ili çok özledim, böyle üniversite hayatı yaşamadan nasıl bitecek bu okul, gezip tozamıyoruz ve son olarak üniversitenin bulunduğu illerde işletme sahiplerinin, ev sahiplerinin ve öğrencilerden gelir kazanan zamanında öğrenciye ev vermeyen her şeyi kat kat fazlasına satan kişilerin “gelinde biz maddi olarak çok zorlandık” demesini hiç etik bulmuyorum. (ev içerisinde psikolojik, fiziksel şiddete maruz kalan ve zorunluluklar içerisinde bulunan ve tek çıkış kapısı üniversite olan kesim dışında)

Hiç bir sorunu olmayan ancak eğitim yönünde zorluk çektiğini söyleyen insanlara her yerden, her türlü eğitim almaya açık olmaları gerektiğini söylemek istiyorum. Çünkü dünya değişiyor. Hiç istemediğimiz kadar. Bir eğitim, bir çalışma yapmak için aynı yerde olma gerekliliğini ortadan kaldırmamız gerektiğine inanıyorum. Mühendislik eğitimi gören birisi olarak paylaşmam gerekiyor ki eğer gerçekten ortamınızı yaratabilir ve bir dersten farksız düşünerek zamanlı bir şekilde çalışmaya adapte olabilirseniz. Normal derse gitme sürecinden daha verimli bir zaman geçirebileceğinizi düşünüyorum. Ek olarak dönüp tekrar tekrar dinleme fırsatını da bulabilirsiniz.

Son olarak bu yazının amacı yaşamakta olduğumuz eğitim zorluklarını, sistemin bizi zorladıkları ve insanların bunlara karşılık istediklerini tarihe not düşmek. Ek olarak bu konuda uzaktan eğitimin genel yapısı, anlamı, çıkışı, avantaj ve dezavantajlarını araştırmam sonucunda elde ettiğim bilgileri merak edebilecek başka insanlara aktarma isteği.

Dünya sağlıklı bir konuma eriştiğinde böyle bir eğitim istemekte olmadığımı, canı gönülden çimlerde yuvarlanmak istediğimi eklemek istiyorum.

Kaynak: Marmara İletişim Dergisi, Sayı 21, (ss/pp 73-94)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir