Neden-dogum-gunlerini-kutlariz-eratilmiscom

Neden doğum günlerini kutlarız? Bu kutlamalar nereden bize gelmiştir, hiç düşündünüz mü?

Durduk yerde bende bunu düşünmedim tabii, doğum günüm vesilesiyle merak ettim. Yazının yayınlanacağını planladığım 11 Temmuz doğum günüm vesilesiyle öğrenmeye niyetlendim. Ben süregele alışkanlıkların nereden bize sürüklenip geldiğini merak edenlerdenim.

Doğum günlerinin neden kutlandığını araştırmaya başladığımda, farklı sonuçlarla karşılaştım. Doğum günü alışkanlıklarımızın aslında parça parça tarihin bize getirdiğini öğrendim. Ancak çok eski tarihlere dayandığı için net kaynakların yanı sıra araştırmacıların ortak kanısı olduğunu belirtmekte fayda var. Hadi gelin, neler öğrendiğime bir bakalım.

Kim Parti Yapmayı Akıl Etti?

Bir kişi bir yıl daha hayatta kalması kutlamaya gayet yeterli bir sebep. Ancak parti verilerek bunun çok kişiyle kutlanması hikayesinin başı Mısır’a dayanıyormuş. Mısır’da Firavunlar taç giydiğinde tanrı olarak yeniden doğduğuna inanıldığı için kutlamalar yapılırmış. Geçmişe dönük bakıldığında Firavun taç giyme dönemi ve onların doğum tarihlerine atıflar yapıldığı görülmüş. Bu günler ise büyük partiler şeklinde kutlanırmış.

Biz Böyle Doğum Günü Pastası Yapmayı Nereden Öğrendik? Mum Nereden Çıktı?

Doğum günü kutlamalarını Mısır Firavun tarihine kadar götürmüş olsakta, günümüz doğum günü pastalarının özenle hazırlanması 18. yüzyılda Almanya’nın Kinderfeste’sinde olmuştur. (Kinderfeste: Almanya için noel anlamına gelmektedir.)

Bu festival çocuklar için yapılıyormuş. Festival içerisinde pastalar ve kekler ikram ediliyormuş. Çocuklara yaşadıkları ve yaşayacakları yıl için birer mum verilmekteymiş. Mum üfleme alışkanlığıda buradan gelmekteymiş. Mum yakmanın ayrıca bir anlamı ise Tanrı’nın gökte yaşaması, mum yakıp üfleyerek dileklerin ve duaların Tanrı’ya ulaşmasına vesile olmakmış..

Sadece Krallar, Firavunlar Mı Doğmuş, Yok Mu Halktan Birileri?

Eski dönemlerde Firavunlar ve Krallar gibi kişilerin böyle günleri kutladığından bahsetmiştik. Antik Romalılar ulaşılabilen ve bilinen ilk halktan kişilerin doğum günlerini kutlamışlar. Romalılar arkadaş ve ailelerinin doğum günlerini kutlarken, hükümet ise daha ünlü kişilerin doğum günlerini beklemeleri için resmi tatiller verirmiş. Ayrıca bir alışkanlık olarak ise ellinci doğum gününü kutlayan kişilere zeytinyağı, bal, buğday unu ve rendelenmiş peynirden yapılan özel bir kek hediye edilirmiş. Şu an bu ürünlerle bir kekin nasıl olacağını merak ettim, o zaman için çok değerlidir muhakkak.

Üzücü ve düşündüren ayrı bir bilgi ise, kadınların doğum günleri 12. yüzyıla kadar kutlanmamış. Burada yeterli bilgi olmasa da önemli kişilerin eşleride önemli olduğu için kendi aralarında da olsa kutladıklarını düşünüyorum ama kayıtlara böyle geçmiş. Yine de “önemli, önemsiz” kutlanıyor olmasını tercih ederdim..

Hıristiyanlar İçin İlk Başta Doğum Günleri Pagan Ritüeli Olduğu Düşünülmüş.

Her dönemin kendine ait bir yanılgısı, önyargısı varmış. Günah, ayıp, yapmayın etmeyin diyenler orada da varmış. Dayandırdıkları sebep ise insanların günahkar olarak doğduğu inancıymış. Kiliseler birkaç yüzyıl boyunca doğum günü kutlamalarının kötü bir şey olduğunu savunmuş. 4. yüzyılda fikir değiştirip, İsa’nın doğum gününü kutlamaya başlamışlar.

Bu Doğum Günü Şarkısını Kim Akıl Etti?

Doğum günü şarkıları aklımda, bir kafede arkadaşlarının kutlamasıyla arkadan açılan “İyi ki doğdun nınınını..” gibi her isim için birinin YouTube’a girip koyduğunu düşünüyordum. Çok fazla geçmişi olacağını da hayal etmiyordum açıkçası.

Ancak gel gelelim 1893 yılında Patty ve Mildred J. Hill öğrenciler derslere girmeden önce söylemeleri için “Good Morning to All” adlı bir parça bestelemişler. Şarkı Amerika’da popüler hale gelip, birçok versiyonu yapılmış. Daha sonra Robert Coleman ise 1924’te çıkardığı şarkı kitabında orjinal şarkıya sözler ekleyerek yeni yorum olan “İyi ki doğdun” şarkısını hayata geçirmiş.

Neden Doğum Günlerini Kutlarız?

Partisiyle, pastasıyla, mumuyla, şarkısıyla yıllar yıllar önceden süregele şekilde, dönüşerek bugünlere kadar gelmiş. “Neden doğum günlerini kutlarız?”: Hayatta kaldığımızı mı yoksa yeni bir yaşın bize güzel şeyler getirmesini dilemeyi mi seviyoruz bilmiyorum ama özel günler güzel hissettiriyor.

Geçen yıl bir taslak oluşturmuşum adı “Çeyrek Asır”. Hani bir çeyreği devirdik, bakın neler yaşadık gibi bir yazı yazmak için niyetlenmişim. Aslına bakarsanız içerisine de çok şey yazmışım. Ancak paylaşma isteğim gelmediği için kenarı koymuşum. Doğum günümü bile taslakta bırakacağım anların içerisinde bulunmuşum diye yorumluyorum, başka bir şey diyemiyorum.

Geçtiğim bir yıla dönüp baktığımda her yıl olduğu gibi ama her yıla nazaran daha fazla deneyimlerle, öğretilerle, yanılgılarla, kızarak, üzülerek, zannederek, güvenerek, yanılarak, eğlenerek, gülerek, durup sindirmeye çalışarak geçirdiğim bir yıl olmuş. Bunları yazarken kah güldük, kah ağladık deme isteği geliyor içimden alıkoyamıyorum.

Sanıyorum uzun yıllar geçirdikten sonra daha net anlayabileceğim bunu, her geçirdiğim yıl öncekinden daha fazla öğreniyle geçiyor. Bu aslında sevindirici, bu eğrinin yavaşlamaya başladığı yıllara kadar doğum günü kutlanacak bir şey olarak hayatımda kalacaktır sanıyorum. Doğum günü kutlamalarını, beni tanımayan insanların içerisinde bir türlü sevemedim. Benim doğum günüm diye başka insanların şarkılar dinlemesi, büyük bir gürültünün içerisinde kalmasına gönlüm elvermiyor. Daha doğrusu, kendim kalmak istemediğim için, başkalarınıda ben bırakmak istemiyor olabilirim.

Bu yıl doğum günüme giriş saatlerini bu satırları yazarken aslında kapanan ve bahçesinde denizi, palmiyeleri izlediğim sevdiğim bir kafede, yoldaşım olan bilgisayarımı açıp, güzel bir puro tüttürerek, sanki garsonun doğum günümü hissetmiş gibi ikram ettiği kahve eşliğinde kendimi dinleyerek yazıyorum.

Bugün ne de olsa doğum günüm, sevdiğim şeyleri yaparak geçirmeliyim değil mi? Düşüncelerimi yazarak ifade etmeyi, bunları birilerine ulaştırmayı özlemişim. Bir şeyler yazmak için insanın yaşadıklarını sindirmesi gerekiyor.

Kendime ve yeni yaşıma dileklerim: güzel şeyler yaşamanın yanı sıra, bunları güzelce sindirebilme gücü vermesini diliyorum. Çünkü yaşadıklarımız güzelde olsa kötüde olsa, sindiremedikten yani anlamlandıramadıktan sonra bunların bir tortu gibi insanın kalbinin yüzeyine vurduğunu görüyorum. İnsan kalbinin yüzeyinde tortularla yaşamamalı, sindirmeli ve kabul etmeli. En azından öyle diliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir